KART OSMAN:
Yaşı kırktan yukarılar bilir, köyümüzün dilinden düşmeyen "Ergen Osman, ergen Hacca," adlı Osman Emmimizin meşhur türküsünü. Bu türkünün kısa hikayesine geçmeden önce, kendisini kısaca tanıtayım:
Kart Osman lakabıyla anılan Osman Yavuz, (1927-2002) köyümüzde zaman zaman çobanlık yapan, yürürken öne arkaya yaylanan, tanıdığım en saf ve dürüst, belki de çocukların korkmadığı tek insan idi. Hatta onu, köyümüzün "EN" leri adlı nacizane çalışmamda, "en saf yürekli" biri olarak belirtmiştim.
Şimdi aklınıza gelmiştir, niye "Kart Osman" demişler diye. "Kart" lakabını eskiden geç evlenenlere söylerlerdi ama Osman Emmimiz bu lakabı geç evlendiği için değil, Yalak'lı emmisinden almış. Nereden biliyorsun derseniz; edebi hatıratların birinde, 1800'lü yılların sonunda, Yalaklı Kart Osman ve bizim köyün ilk imamı Haydar Hoca (Şair Kul Haydar) arasında geçen "samanlık" ile ilgili güzel bir anlatıyı okumuştum.
Şimdi gelelim, "Ergen Osman, ergen Hacca" türküsüne:Bu türküyü düğünlerde, bayramlarda "haydi Osman Emmi" diye isteyenleri, hatta üç yaşındaki çocuğu bile yok deyip kırmaz; hem söyler, hem de elini ileri geri tutarak, kendine has halayını çekerdi. Bu kısacık gösterisini aceleyle bitirir bitirmez, mahçup ve utangaç bir eda ile "ha bre yeter galan," der, geri çekilirdi. Gözlerini kırparak, onu izleyenlerin gözüne bakar, içinde kötülük barınmayan kısa cümlelere haiz bir üslupla çok az konuşurdu. Bu türkü, onun genç iken istediği, köyümüzden Kedi Veli'nin kızı Hacca'ya, biraz da kadere karşı yarenliği idi. Vaktiyle ister Hacca'yı ama vermezler. Bir gün duyar ki Hacca Yalak'tan birine verilmiş. İşte o vakit, gönül çıkısını çözer, içindeki terennümünü serer ortaya...
Harman yerin sürmüşler,
Çalısını kırmışlar,
Kız ne mutlu canına,
Sevdiğine vermişler.
Ergen Osman ergen Hacca,
Ninayna da ninayna.
Harman yeri düz olsa,
Öküzsüz de sürülür,
Sevdiğin güzel olsa,
Ekmeksiz de durulur.
Ergen Osman ergen Hacca,
Ninayna da ninayna.
Portakal dilim dilim
,İnadı yörüdürüm.
Kız ben senin yoluna
,Bu canı çürüdürüm.
Ergen Osman ergen Hacca,
Ninayna da ninayna.
Oldukça güçlü ritme sahip bu türküsünü bitirir bitirmez, ayrı bir ses tonuyla: "düş mü de gördüng vay budala!" derdi.
Bu, onun kendini avutması, acıya karşı duruşu, hayatın gerçeğiyle yüzleşmesiydi. Herkesin içinde harlanan ocağının dumanı farklıydı. Kolay değildi elbette, "bana yar olmazsan kimseye yar etmem!" denilen bir devirde, "kız ne mutlu canına, sevdiğine vermişler," diyerek, sevdiğinin mutluluğunu paylaşacak kadar yufka ve geniş yürekli olmak...
Kart Osman Emmimiz, gönlünden geçeni dilinden esirgemeyen, eskilerin deyimiyle, yüreği elinde dolaşan bir meczup idi. Zaman zaman onu dolaşırken kendi kendine konuştuğunu görmeniz de kaçınılmazdı. Hacca evlenince çok sürmez, o da köyümüzden Hacı Ali'nın kızı "Karı" adlı biri ile evlenip, baş göz olur. Yıl 1955' dir, köyde bir topluluk ağız ağıza vermiş laf ederken, Osman Emmimiz de onlara doğru yürür. Köylülerden biri:"Güveloğlu Kızılpınardan bir gız almış ki heç sormang, Çörekdere'de eşi menendi yok, bir gözel bir gözel, alimallah yüzüne bakmıya kıyamang!" diye anlatırken, o az konuşan Osman Emmimiz, kalabalığa karşı:"Susun bre ulan, gözel olur olur da Karı'dan da gözel olamaz!" diyerek, köye adeta atasözü ağırlığında bir laf bırakıp, yürüyüp gitmiştir.
Hani, çok saf, arı, duru, yalan bilmez dedik ya; bir gün onun bu saflığını denemişler. Nasıl mı?Hemen anlatayım:Yayla zamanı, evlerin "Oluk" denilen mevkide olduğu bir vakit, Kart Osman Emmi de köyün çobanı imiş. Abdi Kaa Emmi de bilenler bilir, köyün ileri gelenlerinden, ekmeği yenir, suyu içilir, aynı zamanda nüktedanlığı ile tanınan bir insandı. Bir gün Abdi Kaa Emmi, Hanımı Hacca Bibime der ki, "gız Hacca, bu Karto (Kart Osman) ne saf adam, heç mi yalan, dolan, hile bilmez, heç mi, laf götürüp getirmez, heç mi elin ırzına bakmaz?" O da, "hee valla herif, ben böyle dürüst birini görmedim, koyduğunu yer, verdiğini giyer, sanki zemzem suyu ile yıkanmış, peygamber gibi adam," der. Abdi Kaa Emmimiz: "Hacca" der, "Karto sana da mı heç yan gözünen bakmadı?" "Tövbe herif," der Hacca Bibim, "şu kiblem şu yana dönsük ki koynuna girsen kaçar, ben dursun, huri kızı bile olsa tenezzül etmez!"Abdi Emmimizin işin muzipliğindedir, "Gel Hacca" der "bunu bir sınıyak" (deniyelim)"Gene aklında bir şey var ellaham herif, nasıl sınıyak?""Sen bir gün ıssız bir yerde bir fırsatını bul, Kart Osman'a de ki 'Ben senin için ölüyom, sana vurgunum' de bakalım ne diyecek?""Abaa, herif küser valla, tövbe yüzüme bakmaz taman!""Yav işte, dışlığımız gelsin (zaman geçsin), küserse aşlanık ettik (şaka yaptık) der, gönlünü alırık..." Bir kaç kişi de "he valla nolacak, seni sırtına sarıp kaçıracak halı yok ya," deyip Hacca Bibim'i ikna ederler. "Tamam" der, Hacca Bibim, "denk gelirse derim."
Gün gelir geçer derken, bir gün Abdi Emmi ile Hacca Bibim dağda Kart Osman Emmi'yi görürler. Abdi Kaa, karısına der ki "Haydi ben burada duruyum sen karşısına çık, anlaştığımız gibi konuş." "Tamam" der Hacca Bibim, yamaca geçer, Kart Osmana el edip yanına çağırır. "Osman" der, "sana bir şey deyiciğim, amma kimseye deme ha!"Osman Emmimiz "Ha bre Hacca çabuk ol, beni yolumdan eyleme koyunlar gediyor," der. Hacca Bibim, "iyice yaklaş duyan olur," der, Osman Emmimiz, "ne deyici isen de, şu dağ başında kim duyucu," diyerek safça yaklaşır. Hacca Bibi: "Osman ben sana vurgunum," der demez, Osman Emmimiz, acı tütünden genzi yanmış gibi başını kaldırıp: "Hele şu gavura bak, şeytan koltuğuna girik!" diye söylenerek çekip gider.
Hacca Bibim gülerek gelip kocasına durumu anlatır. Eğlenceyi bulmuşlardır. Her fırsatta Hacca Bibim Osman Emmiyi gördükçe daha "Osmaan" demeden o yanından kaçar. Abdi Kaa Emmi de bu arada haberi yokmuş gibi "Osman" der, "noldu bre, yoksa Hacca sana birşey mi dedi?""Yok Abdi dayı," der, utanarak Osman Emmimiz.
Bir gün böyle beş gün böyle derken, günlerden bir gün Hacca Bibim dağda kenger ederken Osman Emmi'ye denk gelir, "aha" der, "şuna acık takılayım""Osmaan" der, Kart Osman Emmimiz, bakar ki Hacca, "Ha bre Hacca gene ne diyong?" der. Hacca Bibi: "Ne deyiciğim Osman, benden kaçıp, yükünü yükseğe yığıp durma, (nazlanma) ben sözümün ardındayım." der.Osman Emmimiz deyneğini omuzuna atıp, sırtını dönüp yürürken: "Ah, Abdi Dayı'ma demesen!" der.
D.İsmail Coşkun
Maak jouw eigen website met JouwWeb